4 Haziran 2015 Perşembe

EXPRESSİONİSM (DIŞAVURUMCULUK)

Doğanın olduğu gibi temsili yerine, iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımıdır. Politik istikrarsızlık ve ekonomik çöküntü ortamında Almanya'da pozitivizm, naturalizm ve empresyonizm akımlarına karşı olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyıl gerçekçilik ve idealizmine karşıt anti-natüralist öznelliğe sahip bir bakış açısı içerir.Dışavurumculuk daha önceden kullanılmış olsa da dışavurumculuk sıfatı sadece XX. yuzyıl sanat eserlerine verilmektedir. Dışavurumculuk, hayatta var olan çirkinlikleri, güzelmiş gibi gösteren sanat anlayışının, insanları kandırmak olduğunu savunur ve bu durumu kesinlikle reddeder. Dışavurumculuk, hayatta bulunan gerçeklerin sadece güzel yanlarının olmadığını, çirkin taraflarının da var olduğunu ve anlatılması gerekliliğini savunur. Hayatın tozpembe olarak anlatılmasına karşıdır.
Teknikler:
- Bozulmuş çizgiler, şekiller ve abartılı renklerle sanatçının iç dünyası yansıtılır.
- Sivri keskin çizgiler, kırmızı ve tonları öfkeyi, dairesel oluşumlar, mavi ve tonları daha çok 
sakinliği vurgular.


- Edward Munch,Kirchner, James Ensor ve Oscar Kokoschka bu akımı takip eden sanatçılardır.
Teknikler:
  • Bozulmuş çizgiler, şekiller ve abartılı renklerle sanatçının iç dünyası yansıtılır
  • Sivri keskin çizgiler, kırmızı ve tonları öfkeyi, dairesel oluşumlar, mavi ve tonları daha çok sakinliği vurgular
  • Edward Munch, Kirchner, James Ensor ve Oscar Kokoschka bu akımı takip eden sanatçılardır
Dışavurumcu mimari:
  • 1910 ve 1930 yılları arasında özellikle Almanya'da etkisini gösteren ekspresyonist mimari, bu anlamda da Bauhaus okuluyla paralleklikler taşır.
  • 90 derecelik açıyı ortadan kaldırmak temel teknik olarak düşünülür
  • İşlevselliği formla bütünleştirme amacı, alışılmamış formların ve yeni malzemelerin kullanılmasıyla ifadeci mimarlık anlayışının kendine özgü dinamiklerini oluşturur
  • 1933 yılında nazi yönetiminin Almanya'da başa geçmesinden 5 yıl sonra ekspresyonist sanat yok olmuştur. İkinci dünya savaşından sonra ise brütal bir anlayışla etkinliğini yeniden göstermiştir.
  • 1960'larda yapılan Sydney Opera Binası ise, postmodern ifadeciliğin en önemli yapıtları arasında gösterilir.
  • Dışavurumculuk, kübist, minimalist ya da fütürist anlayışlarla da özdeşleşerek temel bir sanatsal ifade olarak canlılığını sürdürür.
  • Bruno Taut'un 1914de Köln'deki "Werkbund Sergisi" için hazırladığı "Cam Pavyon" ve Erich Mendelsohn'un 1921'de bitirilmiş olan Potsdam'da bulunan "Einstein Kulesi" ve Hans Poelzig'in tiyatro direktoru Max Reinhardt icin hazirladigi Berlin'deki "Grosse Schauspielhaus" tiyatrosu ic dekorasyonu ekspresyonist mimarlığın onemli ornekleri olarak bildirilir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder