Doğayı, gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre anlatan, doğrudan gerçeği, nesneyi değil de,
onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat akımıdır. İzlenimcilik yani empresyonizm
19. yüzyılda Fransa'da ( Paris ) ortaya çıkmış ve bütün sanat dallarını etkilemiştir.
Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar, doğayı, çevreyi olduğu gibi değil, dış unsurların
görünüşünü değiştirmeden, kendi izlenimleri yardımıyla olmasını tasarladıkları bir biçimde yansıtmaya çalışmışlardır.
Bu akımın öncüleri Claude Monet ve Camille Pissarro olarak kabul edilir. İzlenimciler,açık
havada yapılan resimlerin, stüdyoda tamamlanmasına karşı çıktılar. "anı yakalamak" fikrinden hareket ederek, kısa sürede yapılmış birer taslak görüntüsü veren tablolar ortaya koydular. Onlara göre sanatçı doğrudan doğruya, gerçeği değik de gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almalıdır. Varlığın gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atılarak, kişisel yorum ön plana çıkarılmıştır. İzlenimcilikte, yorumlar ve izlenimler, sanatçıdan sanatçıya değişeceği ve her sanatçı, eserinde kendinde oluşan duyguyu ve izlenimi anlatacağı için, meydana getirilen edebî eser, yazarın veya şairin kişiliğine dair izler taşıyacaktır. 19. yüzyılın ikinci yarısında “Barbizon Okulu”nu oluşturan manzara ressamları da izlenimciler üstünde etkin oldu. Özellikle Daubigniy ve Diaz açık havada çalışan ressamlardır. Corot ve Courbet de doğa karşısında edindiğimiz izlenimlerle arınmış gerçeğe inanan sanatçılar olarak akımın sonucunda etkin oldular.
Resim alanında izlenimciliğin ögeleri, ilk olarak Edouard Manet tarafından ortaya kondu. Manet bir tür parlak ve ışıklı boyama tarzı (peinture claire) geliştirdi. "Papağanlı Kadın" adlı tablosunda iyice belirginleşen bu tarz; koyu gölgelerden ışıklı yerlere doğru hareket eden akademik yaklaşıma taban tabana zıttı. Monet'nin amacı, önce açık tonları boyamak, resim henüz ıslakken de yarım ve koyu tonları uygulayarak yüksek perdeli bir etki yaratmaktı. 1860'ların sonlarına doğru, Renoir ve Monet, renklerin kullanımına yeni bir yaklaşım getirdiler. Nesnelerin renklerini kopya etmekten çok, gördüklerine en yakın rengi yakalamaya çalıştılar. Bunu başarabilmek için de "kırılmış renk" adı verilen yöntemi kullandılar. Nesneleri, renklerini boyaları palet üzerinde karıştırarak yakalamak yerine, uzaktan bakıldığında iç içe geçmiş gibi gözüken küçük renk darbeleriyle boyadılar. Renoir'ın "Moulin de la Galette" (Galette Değirmeni) adlı toblosu, bu yöntemin en iyi örneklerinden biridir. 20.
- Akımın en önemli özelliği bir izlenimin uyardığı duyguların duyulduğu gibi yansıtılmasıdır.
- Anlam kapalıdır.
- Bu akımın yazarı, doğrudan doğruya gördüğü gerçeği değil de, gördüklerinin ve izlediklerinin kendisi üzerinde bıraktığı izlenimi ve duyumu esas alır.
- Daha çok edebiyatta ve resimde gelişmiştir.
- Dış aleme, ondaki varlıklara ve nesnelere karşı ilgisizdirler.
-Edebiyatta, resimde, müzikte okuyucunun, seyircinin, dinleyicinin eserle karşı karşıya gelir gelmez edineceği izlenim bu akımın tatlı, yumuşak, kucaklayıcı, canlı teması olmuştur.
-Empresyonist sanatçının anlattığı dış dünya değil, dış dünyadaki varlıkların hayâle bürünmüş izlenimleridir.
-Empresyonistler, etkici ve duygucudurlar. Zaten empresyon, etki - duygu anlamındadır.
-Empresyonizm, esas olarak ve her şeyden önce özgürlüğün simgesidir, sembolüdür.
- Hayale ve soyut betimlemelere yer verilmiştir.
- Her şey sanatçının duyumuna bağlı olarak anlatılır.
- Objenin kişi üzerindeki izlenimleri önemli olduğu için realizmin karşıtıdır.
-Sanatçılar eserlerinde kendi iç dünyalarını dile getirmişlerdir.
Türk Edebiyatındaki
yüzyıl resim sanatının yolunu açan izlenimcilerin birçok tablosu, birer başyapıt ve ilk "modern"
resimler olarak değerlendirilmektedir. İzlenimcilik akımının resimdeki örnekleri ;
İzlenimciliğin Özellikleri
- Akımın en önemli özelliği bir izlenimin uyardığı duyguların duyulduğu gibi yansıtılmasıdır.
- Anlam kapalıdır.
- Bu akımın yazarı, doğrudan doğruya gördüğü gerçeği değil de, gördüklerinin ve izlediklerinin kendisi üzerinde bıraktığı izlenimi ve duyumu esas alır.
- Daha çok edebiyatta ve resimde gelişmiştir.
- Dış aleme, ondaki varlıklara ve nesnelere karşı ilgisizdirler.
-Edebiyatta, resimde, müzikte okuyucunun, seyircinin, dinleyicinin eserle karşı karşıya gelir gelmez edineceği izlenim bu akımın tatlı, yumuşak, kucaklayıcı, canlı teması olmuştur.
-Empresyonist sanatçının anlattığı dış dünya değil, dış dünyadaki varlıkların hayâle bürünmüş izlenimleridir.
-Empresyonistler, etkici ve duygucudurlar. Zaten empresyon, etki - duygu anlamındadır.
-Empresyonizm, esas olarak ve her şeyden önce özgürlüğün simgesidir, sembolüdür.
- Hayale ve soyut betimlemelere yer verilmiştir.
- Her şey sanatçının duyumuna bağlı olarak anlatılır.
- Objenin kişi üzerindeki izlenimleri önemli olduğu için realizmin karşıtıdır.
-Sanatçılar eserlerinde kendi iç dünyalarını dile getirmişlerdir.
Temsilcileri
Resimde Temsilcileri:
- Auguste
-Renoir
- Claude Monet
- Edouard Manet
- Van Gogh
- Toulouse Leatrec
- Sisley
- Cezanne
- Camille
-Pissarro
Müzikte Temsilcileri
- M.Ravel
-C.Debussy
-J.A.Carpenter
-O.Respighi
-C.T.Griffes
-I.Albéniz
- P.Dukas
Türk Edebiyatındaki
- Ahmet Haşim
- Cenap Şahabettin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder