Hareketin tasviri anlayışından yola çıkarak ortaya çıkan bu harekete, konstrüktivizmin etkisi büyük olmuştur. Eserleri hareketin kendisiyle değil hareket etkisi yapmasıyla ilgilidir. Kinetik Sanat için özgün etki eserin karşısında hareket eden seyirciden kaynaklanmaktadır. Seyirciler eseri elleyebileceği gibi onu harekette ettirebilir. Geleceğe yönelik tavrı ile fütürizmden de etkilenen bu akım farklı olan hareketi biçimsel bir şekilde değil de bizzat hareketli bir nesne biçiminde ifade etmesidir. 1950 yıllarında gelişim gösteren bu sanat akımı dört tip olarak ele alınır;
1 - Gerçekten hareketli
2 - İzleyicinin hareketiyle hareketlenen
3 - Işık yansıması yapanlar
4 - İzleyenin katılımını gerektirenler
Temsilcileri Naum Gabo, Alexander Calder, Josef Albers 'dir.
TASARIMSAL HAREKETLER
5 Haziran 2015 Cuma
MINIMAL ART (MİNİMAL SANAT)
Minimal Sanat, ABC SANATI olarak da bilinir. 1960'lann sonlarında görsel sanatlar ve müzik alanlarında, New York kentinde ortaya çıkan akımdır. Biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunmuştur. Çağdaş sanatta indirgemeci eğilimler ilk kez Rus ressam Kazimir Maleviç'in beyaz zemin üzerine yerleştirdiği "Siyah Kare" kompozisyonunda ifadesini buldu. Bu eğilimin doruk noktasını oluşturan Minimal Sanat, Amerikan Soyut Dışavurumculuğunun bir kolu olarak 1950'lerde gelişen Hareketli Soyuta tepki olarak ortaya çıktı. Donald Judd, Cari Andre, Dan Flavin, Tony Smith, Anthony Caro, Sol LeWitt, John McCracken, Craig Kaufman, Robert Duran ve Robert Morris gibi minimalist heykelciler "birincil kurgular" (primary structures), Jack Younger-man, Ellsworth Kelly, Frank Stella, Ken-neth Noland, Al Held ve Gene Davis gibi ressamlar da "sert-kenar" (hard-edge) resimleri yaptı. Hareketli Soyutu aşırı kişisel ve hayali bulan minimalistler bir sanat yapıtının yalnızca kendini çağrıştırması gerektiğini savundular. Bu nedenle yapıtlarını görsel olmayan her türlü çağrışımdan arındırmaya çalıştılar. İki boyutluluğu vurgulamak ve tümüyle görsel bir izlenim uyandırmak için sert kenarlar ve basit biçimlerin yanı sıra çizgisel bir anlatım geliştirdiler. Esin kaynaklarını Soyut Dışavurumcu resmin Renk Alanı Resmi kolunun sözcülerinden Barnett Newman ve Ad Rein-hardt'ın donuk ve durgun yapıtlarında buldular.
HARD-EDGE (SERT-KENAR RESMİ)
950'lerin ortalarında üretilmiştir. 1950'lerde soyut dışavurumcu resim tarzı ABD'de popüler olunca, geometrik soyut ressam oluşturulması yapan bazı, daha sonra net bir kenar geometrisi veya şekil, ile uğraşmak için yeni bir stil tanıtımı için çalıştı. Bunlar soyut ekspresyonizm sık kullanılan renkler ve önemi renk kontrast ve renk yüzeyinin düz parça duygusu yerine resmin bir üç boyutlu uzayda, bir ışık-gölge oyunu etkileri terk etti. İlk olarak 1959 Amerikalı eleştirmen J. Langner en zor-kenar sanat adına kullanılan 1960 yılında, eleştirmen L. Ala Wei bu geometri kullanılan daha sanatsal sert kenarlı geometrik soyut sanat nispeten küçük, boyalı yüzeyler pürüzsüz ve bütün resmi saf, bağımsız birimler olduğuna dikkat çekti, vücut ekrana ötesine görünüyor , renk tonu ön ve arka plan arasında hiçbir ayrım içinde de yirmi üç sınırlıdır. Sabit kenar sanat temsilcisi J. Albers B. Newman olarak kabul edilir ﹑ ﹑ benzeri ﹑ K. Nolan A. Reinhardt ve F. Stella ve. Albers bu tarz bir öncüdür. Newman ve Reinhardt geniş renkli ekran boyanmış düz bir yüzey bileşimi ile, soyut ekspresyonizm farklı tarzı ile 1950'lerin ortalarında tanıttı. Newman kırmızı düz ekran ile yatay ve dikey segmentasyon için on iki şeritler boyalı. Reinhardt dikdörtgen ekran kompozisyon, nispeten basit tonu ile seviyorum. Nolan tek bir kombine branda ile sıkıca pigment, doğrudan tuval içine boya renk çalıştım ve sürekli tekrar aynı şekil. Bu resim fırça darbeleri bırakmaz, ekranı pürüzsüz ﹑ şeffaf renk yüzey efektleri üretir. Stella bu bir dikdörtgen veya kare şeklinde tuval, tuval ve çerçeve şekli kullanmak aksine, V şeklinde, daire ve diğer geometrik düzensizlikler bulunmaktadır. Bir rahatlama etkisi üretmek için yansıtırken duvar bütün resmi asılı çerçevesiz tuval kalınlığı,,. Çünkü bu tarz açık kenarları ve konturları ile, çok zor kenar boyama adı olmuştur.
POP-ART
II. Dünya savaşından sonra meydana gelen köklü değişimlerin bir getirisidir. Tüketimi çekici hale getirmek için reklamlar, renkli afişler, hatta resimli dergi ve romanlar kullanılmaya başlanır. Pop Art Sanatı tüketime yardımcı bir reklam aracı olarak doğar, gelişir. Claes Oldenburg bu sanatın öncüsü olmuştur.
20. yüzyılın en sıra dışı sanat hareketi Kübizm ve Pop-Art’tı. Her ikisi de dönemlerinin kabul gören ve gün geçtikçe rutinleşen sanat akımlarına karşı oluşmuş olan isyanın meyveleriydi. Kübizm, ekspresyonistlerin fazla uysal ve teslimiyetçi olduklarını söyleyerek ortaya çıkmış, pop art ise soyut sanatın yapmacıklıktan yıkıldığını iddia ederek patlamıştı. Bu, bazılarına göre ‘popüler' kelimesinin özeti iken, bazıları için patlayan bir şampanyanın çıkardığı sesi ifade ediyordu. Pop art'ın hikayesi 1956'da İngiltere'de başlar; Dönemin çılgın sanatçılarından Richard Hamilton, bilmecemsi, karmaşık, acayip bir kolaj yapar ve adını da “Just what is that makes today's homes so different, so appealing?” koyar. Tablodaki her şey son derece alaycı ve ironiktir; modern dünyayı simgeleyen garip eşyalarla dolu bir salonun ortasında kas yığını olmuş bir adam durmaktadır, elinde muhtemelen halter niyetine taşıdığı dev bir topitop vardır, kanepede ise kafasına abajur geçirmiş bir kadın arka sayfa güzeli sakin sakin hayallere dalmıştır.
O dönem için son derece aykırı bir çalışmadır bu; pek çok insan nefesini tutar ve merakla neler olacağını beklemeye başlar. Beklenen patlama 60'larda Amerika'dan gelir. O günlerde pek popüler olan sadelik kumkuması minimalizm, böyle renkli ve canlı bir akımın karşısında fazla bir şey yapamaz tabii ki, kaderine küsüp kenara çekilir. Pop art'ın tartışmasız lideri Andy Warhol ve Roy Lichtenstein, Claes Oldenbourg, Keith Haring gibi diğer pop art duayenleri, akademik sanatın gelenekleriyle hemen hemen tüm bağları koparırlar ve soyuta da sırtlarını dönerek halka gerçeği olduğu gibi sunarlar. New York dev bir atölyeden farksızdır artık, şehirle birlikte ona bağlı tüm değerler de sanatın içindedir. Araba ilahlaşmış, cinsellik alenileşmiş, konserveler, pizzalar, patlamış mısırlar ikonlaşmış, sinema ise düşler ve yıldızlar üretmeye yarayan mükemmel bir makine olmuştur. Çizgi roman başta olmak üzere, medya ve sinema pop artçılar için önemli bir esin kaynağı haline gelmiştir. Kendini kabul ettiren şey sıradan bir sanat akımı değil, tam anlamıyla bir hayat tarzıdır. Pop art'ın kült ismi Andy Warhol ise New York'ta kurduğu ve “Factory” adını verdiği atölyesinde sade yaratıcılığın sınırlarını aşıp türlü yeniliklere imza atar. Parlak renklerle adeta badana yapılmış Marilyn Monroe, Elvis Presley, Elizabeth Taylor portreleri büyük dalgalanma yaratır, Lou Reed'in adıyla anılan rock grubu Velvet Underground'un ilk albümlerinin kapaklarını tasarlar, Coca Cola şişelerini, Campbell's çorbalarının ve Heinz ketçaplarının kutularını boyar. “Tüketim toplumu” olarak bilinen kavram, Warhol için tükenmek bilmeyen bir esin kaynağıdır, bu oburluğu küçümsemek komik olur, zira bütün bu ‘sanat eserleri' daha sonra koleksiyonlarda, galerilerde ve hatta müzelerde baş tacı edilir.
20. yüzyılın en sıra dışı sanat hareketi Kübizm ve Pop-Art’tı. Her ikisi de dönemlerinin kabul gören ve gün geçtikçe rutinleşen sanat akımlarına karşı oluşmuş olan isyanın meyveleriydi. Kübizm, ekspresyonistlerin fazla uysal ve teslimiyetçi olduklarını söyleyerek ortaya çıkmış, pop art ise soyut sanatın yapmacıklıktan yıkıldığını iddia ederek patlamıştı. Bu, bazılarına göre ‘popüler' kelimesinin özeti iken, bazıları için patlayan bir şampanyanın çıkardığı sesi ifade ediyordu. Pop art'ın hikayesi 1956'da İngiltere'de başlar; Dönemin çılgın sanatçılarından Richard Hamilton, bilmecemsi, karmaşık, acayip bir kolaj yapar ve adını da “Just what is that makes today's homes so different, so appealing?” koyar. Tablodaki her şey son derece alaycı ve ironiktir; modern dünyayı simgeleyen garip eşyalarla dolu bir salonun ortasında kas yığını olmuş bir adam durmaktadır, elinde muhtemelen halter niyetine taşıdığı dev bir topitop vardır, kanepede ise kafasına abajur geçirmiş bir kadın arka sayfa güzeli sakin sakin hayallere dalmıştır.
O dönem için son derece aykırı bir çalışmadır bu; pek çok insan nefesini tutar ve merakla neler olacağını beklemeye başlar. Beklenen patlama 60'larda Amerika'dan gelir. O günlerde pek popüler olan sadelik kumkuması minimalizm, böyle renkli ve canlı bir akımın karşısında fazla bir şey yapamaz tabii ki, kaderine küsüp kenara çekilir. Pop art'ın tartışmasız lideri Andy Warhol ve Roy Lichtenstein, Claes Oldenbourg, Keith Haring gibi diğer pop art duayenleri, akademik sanatın gelenekleriyle hemen hemen tüm bağları koparırlar ve soyuta da sırtlarını dönerek halka gerçeği olduğu gibi sunarlar. New York dev bir atölyeden farksızdır artık, şehirle birlikte ona bağlı tüm değerler de sanatın içindedir. Araba ilahlaşmış, cinsellik alenileşmiş, konserveler, pizzalar, patlamış mısırlar ikonlaşmış, sinema ise düşler ve yıldızlar üretmeye yarayan mükemmel bir makine olmuştur. Çizgi roman başta olmak üzere, medya ve sinema pop artçılar için önemli bir esin kaynağı haline gelmiştir. Kendini kabul ettiren şey sıradan bir sanat akımı değil, tam anlamıyla bir hayat tarzıdır. Pop art'ın kült ismi Andy Warhol ise New York'ta kurduğu ve “Factory” adını verdiği atölyesinde sade yaratıcılığın sınırlarını aşıp türlü yeniliklere imza atar. Parlak renklerle adeta badana yapılmış Marilyn Monroe, Elvis Presley, Elizabeth Taylor portreleri büyük dalgalanma yaratır, Lou Reed'in adıyla anılan rock grubu Velvet Underground'un ilk albümlerinin kapaklarını tasarlar, Coca Cola şişelerini, Campbell's çorbalarının ve Heinz ketçaplarının kutularını boyar. “Tüketim toplumu” olarak bilinen kavram, Warhol için tükenmek bilmeyen bir esin kaynağıdır, bu oburluğu küçümsemek komik olur, zira bütün bu ‘sanat eserleri' daha sonra koleksiyonlarda, galerilerde ve hatta müzelerde baş tacı edilir.
POST PAINTERLY ABSTRACTION
Aksiyon resmi (Jestle soyutlama), resim yüzeyine anında ve dikkatsizce dökülen, damlatılan veya sürülen boya yoluyla fiziksel hareketi vurgulayan bir resim üslubudur. 1940'lar ile 1960'lar arasında yaygınlaşmıştır. Soyut dışavurumculuk ile yakından ilgili olup zaman zaman aynı anlamda da kullanılır. Bir Fransız akımı olan Tachisme ile de yakından ilgilidir.
Harold Rosenberg'in bu terimi 1952'de kullanmaya başlamasıyla soyut dışavurumculuk ile atılan adım ileri götürelerek resim objesi arka plana itilmiş, hareket öne çıkmıştır. Gerçek eserin süreç olduğunun vurgulanması daha sonraları happening'ler, Fluxus, kavramsal sanat ve arazi sanatına temel oluşturmuştur.
Harold Rosenberg'in bu terimi 1952'de kullanmaya başlamasıyla soyut dışavurumculuk ile atılan adım ileri götürelerek resim objesi arka plana itilmiş, hareket öne çıkmıştır. Gerçek eserin süreç olduğunun vurgulanması daha sonraları happening'ler, Fluxus, kavramsal sanat ve arazi sanatına temel oluşturmuştur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)